NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَبُو صَالِحٍ
الْأَنْطَاكِيُّ
مَحْبُوبُ
بْنُ مُوسَى
أَخْبَرَنَا
أَبُو
إِسْحَقَ
الْفَزَارِيُّ
عَنْ
سُفْيَانَ
عَنْ
عَلْقَمَةَ
بْنِ مَرْثَدٍ
عَنْ
سُلَيْمَانَ
بْنِ
بُرَيْدَةَ
عَنْ أَبِيهِ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ
اغْزُوا بِاسْمِ
اللَّهِ وَفِي
سَبِيلِ
اللَّهِ
وَقَاتِلُوا
مَنْ كَفَرَ
بِاللَّهِ
اغْزُوا
وَلَا
تَغْدِرُوا وَلَا
تَغُلُّوا
وَلَا
تُمَثِّلُوا
وَلَا تَقْتُلُوا
وَلِيدًا
Süleyman b. Büreyde'nin
babasından rivayet olunduğuna göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın ismiyle
Allah yolunda ve Allah'ı inkar eden(ler)le savaşınız ve ahdinizi bozmadan,
(ganimetlere) hıyanet etmeden, musle yapmadan çocuk(ları) öldürmeden
savaşınız."
İzah:
Tirmizi, diyat; Siyer;
Fedailu'l-Kur'an, İbn Mâce, cihâd, Darimi, siyer; Muvatta; cihâd ; Ahmed b.
Hanbel, II, 524; IV, 240; V, 352, 358.
Bu hadis-i şerif bir
önceki hadisin tamamlayıcısı durumundadır.
Bir önceki hadis-i şerifteki
tavsiyelere uyarak düşmana önce müslüman olması ve Medine'ye göç etmesi teklif
edildikten sonra bu teklifleri reddetmesi halinde son olarak cizye vermesi
teklif edilir. Onu da reddedecek olursa o zaman Allah'dan yardım dileyerek
savaş açılır. Ancak bu savaşta diğer milletlerin düşmana reva gördükleri
vahşiyane tecavüzlere ve tahribata asla izin verilmemiştir. Bu savaşta esas
olan "Sizinle muharebe edenlerle Allah yolunda sizde mukatele edin
(lakin) haddi aşmayın (yani adalet, insaf ve hakkaniyet hududunu aşıp da zulme
koyulmayın) muhakkak ki Allah haddi aşanları sevmez."[Bakara 190] âyeti
kerimesidir.
Harbe,
"bismillah" deyip Allah'ın yardımı istenerek başlanır ve harp sadece
Allah'ın dinini yüceltmek gayesiyle, Allah'ı inkar eden kafirlere karşı yapılır.
Bu savaşta düşmana karşı verilen sözler yerine getirilir, onlara verilen
ahdlere riâyet edilir. Çünkü mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerifte görüldüğü
gibi bütün bu esasları bizzat Allah'ın Rasûlü tesbit etmiş ve ümmetine bu
esaslara uymalarını emir buyurmuştur. Ayrıca harpten elde edilen ganimetlere
ihanet edilemez. Rasûlü zişan efendimiz diğer bir hadis-i şerifinde de bu
manayı şöyle ifâde ediyor; "Ganimete hıyanet etmeyin, zira hıyanet bir
ateştir, hem sahiplerine dünyada ve ahirette bir ardır."[Ahmed b. Hanbel,
V, 316, 226]
Yine mevzumuzu teşkil
eden bu hadisi şerifte müsle ve çocukları Öldürmek yasaklanmıştır. Bilindiği
gibi Müsle, başkalarına ibret olmak için burnunu, kulağını vesair bazı
uzuvlarını kesmek, gözlerini oyarak kendisini çirkin bir şekle sokarak düşmanı
cezalandırmaktır.[bk. Bilmen Ö. N., Hukuki İslamiye, III, 345.] Bu islâmiyette
yasaklanmıştır. Nitekim Hz. Nebiin ilk halifesi Hz. Ebû Bekir'in Suriye'ye
müteveccihen gönderdiği orduya verdiği talimat şu mealdedir: "Daima, Allah'ın
nazargâhında ve ölüme iriaruz bir halde bulunduğunuzu der hatır ve tezekkür
ediniz ve kıyamet
gününün hesap günü
olduğunu
işlediğinizin hesabını
vereceğinizi unutmayınız... Allah yolunda dövüştüğünüz zaman erkekçe, mertçe
davranın, düşmana sırtınızı çevirmeyin; zaferinizi kadın, çocuk, ihtiyar
kanıyla kirletmeyin. Hurma ağaçlarını kesmeyin. Buğday tarlalarını tahrip
etmeyin, yemiş veren ağaçları devirmeyin. Açlığınızı gidermek için zaruret
hasıl olmadıkça koyun, inek, deve gibi hayvanları kesmeyin. Söz verdiğiniz
vakit, ahdinizin şartlarını ifâda mütekayyıt olun. Yolunuzda ilerledikçe bir
takım keşişlere rastgeleceksiniz. Ki, manastırlarda yaşarlar ve inziva halinde
Allah'a ibâdetle iştigal ederler, onları kendi hallerinde bırakın ve
manastırlarını yakmayın..” Hz. Ebu Bekir'e halef olan Hz. Ömer'in de talimatı
şu mealdedir: "Kimseye taaddi ve zulüm etmeyin, zira Hak Teâlâ mu'tedleri
ve zalimleri sevmez; savaşta korkak olmayın; kuvvetinizi gaddarlık suretinde
kullanmayın; muzaffer olduğunuzda haddi aşmayın, insafa ve adalete aykırı davranmayın;
ihtiyarlan, çocukları, kadınları öldürmeyin ve atlı çarpışmalarda veya süvari
akınlarında onları telef etmekten sakının."[bk. Turnagil A.Reşid,
İslâmiyet ve Milletler Hukuku, 152, 153.]