SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

CİHAD BAHSİ

<< 2613 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا أَبُو صَالِحٍ الْأَنْطَاكِيُّ مَحْبُوبُ بْنُ مُوسَى أَخْبَرَنَا أَبُو إِسْحَقَ الْفَزَارِيُّ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ عَلْقَمَةَ بْنِ مَرْثَدٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ بُرَيْدَةَ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ اغْزُوا بِاسْمِ اللَّهِ وَفِي سَبِيلِ اللَّهِ وَقَاتِلُوا مَنْ كَفَرَ بِاللَّهِ اغْزُوا وَلَا تَغْدِرُوا وَلَا تَغُلُّوا وَلَا تُمَثِّلُوا وَلَا تَقْتُلُوا وَلِيدًا

 

Süleyman b. Büreyde'nin babasından rivayet olunduğuna göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

"Allah'ın ismiyle Allah yolunda ve Allah'ı inkar eden(ler)le savaşınız ve ahdinizi bozmadan, (ganimetlere) hıyanet etmeden, musle yapmadan çocuk(ları) öldürmeden savaşınız."

 

 

İzah:

Tirmizi, diyat; Siyer; Fedailu'l-Kur'an, İbn Mâce, cihâd, Darimi, siyer; Muvatta; cihâd ; Ahmed b. Hanbel, II, 524; IV, 240; V, 352, 358.

 

Bu hadis-i şerif bir önceki hadisin tamamlayıcısı durumundadır.

 

Bir önceki hadis-i şerifteki tavsiyelere uyarak düşmana önce müslüman olması ve Medine'ye göç etmesi teklif edildikten sonra bu teklifleri reddetmesi halinde son olarak cizye vermesi teklif edilir. Onu da reddede­cek olursa o zaman Allah'dan yardım dileyerek savaş açılır. Ancak bu savaşta diğer milletlerin düşmana reva gördükleri vahşiyane tecavüzlere ve tahribata asla izin verilmemiştir. Bu savaşta esas olan "Sizinle muhare­be edenlerle Allah yolunda sizde mukatele edin (lakin) haddi aşmayın (ya­ni adalet, insaf ve hakkaniyet hududunu aşıp da zulme koyulmayın) mu­hakkak ki Allah haddi aşanları sevmez."[Bakara 190] âyeti kerimesidir.

 

Harbe, "bismillah" deyip Allah'ın yardımı istenerek başlanır ve harp sadece Allah'ın dinini yüceltmek gayesiyle, Allah'ı inkar eden kafirlere karşı yapılır. Bu savaşta düşmana karşı verilen sözler yerine getirilir, onla­ra verilen ahdlere riâyet edilir. Çünkü mevzumuzu teşkil eden hadis-i şe­rifte görüldüğü gibi bütün bu esasları bizzat Allah'ın Rasûlü tesbit etmiş ve ümmetine bu esaslara uymalarını emir buyurmuştur. Ayrıca harpten elde edilen ganimetlere ihanet edilemez. Rasûlü zişan efendimiz diğer bir hadis-i şerifinde de bu manayı şöyle ifâde ediyor; "Ganimete hıyanet et­meyin, zira hıyanet bir ateştir, hem sahiplerine dünyada ve ahirette bir ardır."[Ahmed b. Hanbel, V, 316, 226]

 

Yine mevzumuzu teşkil eden bu hadisi şerifte müsle ve çocukları Öl­dürmek yasaklanmıştır. Bilindiği gibi Müsle, başkalarına ibret olmak için burnunu, kulağını vesair bazı uzuvlarını kesmek, gözlerini oyarak kendisi­ni çirkin bir şekle sokarak düşmanı cezalandırmaktır.[bk. Bilmen Ö. N., Hukuki İslamiye, III, 345.] Bu islâmiyette ya­saklanmıştır. Nitekim Hz. Nebiin ilk halifesi Hz. Ebû Bekir'in Suri­ye'ye müteveccihen gönderdiği orduya verdiği talimat şu mealdedir: "Dai­ma, Allah'ın nazargâhında ve ölüme iriaruz bir halde bulunduğunuzu der hatır   ve tezekkür  ediniz   ve   kıyamet   gününün   hesap   günü   olduğunu

 

işlediğinizin hesabını vereceğinizi unutmayınız... Allah yolunda dövüştü­ğünüz zaman erkekçe, mertçe davranın, düşmana sırtınızı çevirmeyin; za­ferinizi kadın, çocuk, ihtiyar kanıyla kirletmeyin. Hurma ağaçlarını kes­meyin. Buğday tarlalarını tahrip etmeyin, yemiş veren ağaçları devirme­yin. Açlığınızı gidermek için zaruret hasıl olmadıkça koyun, inek, deve gibi hayvanları kesmeyin. Söz verdiğiniz vakit, ahdinizin şartlarını ifâda mütekayyıt olun. Yolunuzda ilerledikçe bir takım keşişlere rastgeleceksiniz. Ki, manastırlarda yaşarlar ve inziva halinde Allah'a ibâdetle iştigal ederler, onları kendi hallerinde bırakın ve manastırlarını yakmayın..” Hz. Ebu Bekir'e halef olan Hz. Ömer'in de talimatı şu mealdedir: "Kimseye taaddi ve zulüm etmeyin, zira Hak Teâlâ mu'tedleri ve zalimleri sevmez; savaşta korkak olmayın; kuvvetinizi gaddarlık suretinde kullan­mayın; muzaffer olduğunuzda haddi aşmayın, insafa ve adalete aykırı dav­ranmayın; ihtiyarlan, çocukları, kadınları öldürmeyin ve atlı çarpışmalar­da veya süvari akınlarında onları telef etmekten sakının."[bk. Turnagil A.Reşid, İslâmiyet ve Milletler Hukuku, 152, 153.]